Kişiliğimizin, bizi biz yapan değerlerin temellerinin atıldığı çocukluk dönemi her birimiz için anlamlı ve değerlidir. Bir bebek dünyaya gelir ve bir sistemin içerisinde yoğurulur. Bu sistemin adı da ailedir. İlk etkileşime geçtiği insanlar olan anne babasının gözünden hayatı deneyimlemeye başlar çocuk. Onlarla kurduğu bağ, temel güven duygusunu geliştirir. Karnı acıkınca doyurulan, uykusu gelince uyutulan, altı kirlenince temizlenen çocuk; varlığının ebeveynleri tarafından kabul gördüğünü anlar ve kendini güvende hisseder. Onların sevgisi ve ilgisiyle büyüyen çocuk daha sonrasında keşfetme duygusunu ekler hayatına. Başta yakın çevresinde gördüğü insanları taklit eder. Aynı babasının oturuşu, yürüyüşü; annesinin kelimeleri ya da konuşması deriz mesela. Bu sebepledir ki, hayatı bizlerin gözünden görmeye başlayan çocuklarımıza örnek niteliğinde olduğumuzu unutmamamız gereklidir. Çocuklar biz ebeveynlerinin ne söylediklerinden çok, ne yaptıklarıyla ilgilenirler çoğu zaman. Bu durum çocuklarımızın dil gelişimlerinde, sosyal gelişimlerinde, bilişsel ve duygusal gelişimlerinde bizleri model alışlarıyla karşımıza çıkar. Annesinin kullandığı kelimeleri ekler sözcük dağarcığına, babasının bir olaya öfkelenme şeklini duygusal gelişimine katar ya da ebeveynlerinin akrabalarıyla ya da arkadaşlarıyla olan ilişkilerini kendi arkadaş ilişkilerinde ve oyunlarında gösterir. Hayatın her alanında anne ve babasından izler taşıyacak olan çocuk, bir birey olarak kendini inşa eder. Çocuklarımızın bizlere Allah’ın birer emaneti bilinciyle yetiştirmek ve emaneti sahibine layığıyla ulaştırmak biz anne babaların en kıymetli vazifesi. Onlara verdiğimiz emek, gelişimleri aşamasında gösterdiğimiz hassasiyetle ve güzel örneklikle anlam kazanacaktır. Peygamber ahlakıyla ahlaklanan bir neslin oluşumunun ailede başlayacağını unutmamak duasıyla.
Uzman Psikolog
Amine Altundağ Öztürk